Yazımın başlığından da anladığınız gibi 90'lı yıllarda dinlediğimiz müzikten bahsedeceğim bugün. Hatta ben yazayım, siz okurken düşünün. Mutlaka farklı duygulara, farklı anılara gideceksiniz benimle birlikte.

Neden 90'lı yıllarda yapılan müzik bir başkaydı? Neden dilimizde sürekli "90'lar" ifadesi var? Yazımın sonuna geldiğimizde birlikte buluruz belki. Devam edelim… O yılları sonradan duyanlar değil de birebir yaşayanlar daha bir heyecanla okuyacak bu yazımı biliyorum, hele müzik severler ve o dönem genç olanlar! Dilerseniz örneklerle ilerleyelim. Ve arada soralım nedenleri ve niçinleri. Yapacağınız yorumlarla sorulara cevaplar bulunması da kolay olur değil mi? Yıldız Tilbe'den başlayalım mı? Bir Delikanlım şarkısı var ki hala dillerde. O dönemden sonra doğmuş gençlerin bile dilinde. Sahne sanatçıları programlarında hala okuyor. Yine Tilbe'nin aynı albümünden 'zaten aşklar hep yalan dolan' diye isyan ettiği şarkısı da öyle, değil mi? Yıldız Tilbe 90'lı yıllardan günümüze gelebilen nadir sanatçılardan; hala üretiyor olabilmesi büyük etken sanıyorum. Peki ya Hazal! Sürgün Aşkımız isimli şarkısında ben hala duygulanırım. Elden Yar Olmaz ise hala sahnelerde okunuyor, istek alıyor. ‘Bozuyorum Yeminimi’ ise Hazal'dan sonra başka birinin sesinden duyduğumuz şarkı. Peki aynı tadı aldık mı? Beni hiç etkilemedi; O şarkıyı Hazal'dan dinlemişken diğerlerinin okul şarkısı gibi söylemiş olmasını takdir edemeyeceğim, kimse kusura bakmasın lütfen. Şarkı demek duygu demek. Sizce de öyle değil mi? Gülşen'e geçelim. Yine aynı yıllarda "Adam" isimli şarkısı ve sevimli klibi ile sevildi beğenildi ‘Gel Çarem’ diyerek dinleyiciye sevdirdi kendini. Sonra göremedik bir süre. Ve muhteşem bir dönüş! Bu defa pijamalı, masum sevimli kız gitmiş yerine yatak odası sahneleri bol olan bir klip ile ‘Of Of’ diyen vamp bir kadın çıktı karşımıza. Belki de sektör o sıra böyle bir değişim bekliyordu ve yapımcı bunu denedi. Erol Köse'nin projesi tuttu. Gülşen hala üretiyor, söylüyor. Ama asla o pijamalı kızı göremedik biz bir daha. Zafer Peker'den bahsedeyim. ‘Diyemedim’ dedi, ortalık yıkıldı. Hala istek alan şarkılardan biri. ‘Sensiz Sabah Olmuyor’ ve benim en sevdiğim ‘Anlamazsın’. Bu kadar güzel eserlere can vermiş bir ses üstelik yapımcı, sizce hak ettiği yerde mi? Ya Hakan Peker? Gerçek bir ‘Bir Efsane’ değil de ne? Dansı ile tanıdık, sesinde duygulandık veya onunla birlikte dans ettik. ‘Camdan Cama’ ve benim hala aynı tat ile dinlediğim ‘Kolay mı Unutmak’… bu eserleri bilip de dinlemediğini söyleyen doğru söylemiyordur, geçelim. Levent Yüksel'in 93 yılında yaptığı albümü hatırlayın. Her şarkısı birbirinden muhteşem. Onursuz Olmasın Aşk, Med Cezir, Dedikodu, Kadınım... Siz kaç albümü hiç bir şarkısını atlamadan dinlediniz ve yıllarca güncel albümleriniz içinde tuttunuz. Levent Yüksel'in bu albümü işte öyle bir albüm olmuştu. Evet sırada Jale var. Enerjisi gülen yüzü ve muhteşem sesi ile Jale! Üzgünüm isimli şarkısını bilmeyen var mı? Hala söyleniyor, dinleniyor… 90'lar pop diyorsak bir isimden daha bahsetmeden olmaz değil mi? VJ Bülent. Huzur veren sunumu ile yukarıdaki isimler ve daha nicelerini tanıştırdı bizimle. Eserlerin isimlerini söylerken yaptığı yorumlar, huzur veren tonlaması... Kaç VJ veya Dj tanıdınız Bülent Çarıkçı gibi? Hoplayıp zıplayarak duygusal şarkı sunanların ardından Bülent'in saatinin gelmesini dört gözle beklerdim. Şarkının enerjisine göre seçerdi anonsunu ve ses tonunu. Bu ülkede yetişen ve var olan müzik sunucularının Bülent Çarıkçı'dan öğreneceği çok şey var. Diliyorum uzun zaman devam eder sunumları ile bizlerle buluşmaya. Yukarıda yazdığım isimlere  daha çok isim eklenebilir aslında. Aşkın Nur Yengi, Seçil, Ege, Seden Gürel, Sibel Alaş gibi... Okurken değerlendirebildiniz mi? Neden son yıllarda yapılan eserler günü kurtaran eserler tarzında? Balon gibi her an sönebilir formunda? Seçenek fazla demeyin; 90'larda seçenek çok daha fazlaydı. Kadınlarda dişilik ön planda demeyin Gülşen pijama ile şöhret oldu Seden Gürel kocaman anlamsız bir şapka ile. Bana kalırsa pop müziğin 90'lar da olduğu gibi özel olmamasının tek nedeni kalite anlayışının değişmiş olması. Dev paralara besteler satılır oldu, aranjeler dev paralara yapılıyor. Solist önce para diyor, hele ismi biraz duyulduysa. Ticari kaygı tüm değerlerin üzerinde son yıllarda. "Solisti şarkıyla patlatalım abi" tabiri sanırım anlatmak istediğimi çok iyi açıklıyor. Tek şarkı için 10 bin dolar isteyen aranjör işin içine etik olan hiç birşey eklemiyor. İşin sıfır noktasından niyet belli. Bu arada magazinin bu anlamda gücünü küçümsememek lazım. Paranız bolsa en kötü projeyi bile bir gün sonra bir çok gazete ve televizyon kanalında görmeniz mümkün. 3 aylık şöhret diyelim biz onlara. Daha sonra kötü işler mezarlığında ebedi istirahate uğurlanıyor. Asla yukarıdaki isimler gibi anılmıyorlar. Ben şimdi o isimlerden de sayarım ama siz muhtemelen hatırlamazsınız. Şarkıların dev paralara satılması ile ilgili küçük bir anı size; isimsiz bir bestecinin şarkısını bir solist için almak istedik. Yavaş ve muhteşem bir şarkı. Sene 2004 ve bizden 5 bin dolar istedi. Çünkü genç bestecinin duyduğu en az rakam bu rakamdı. “Eserim bir albümde okunacak” heyecanı yoktu. Hala o muhteşem eser kıyıda köşede duruyor, bestecisinin ilk kelimesi "para" olduğu için alıcısı olmadı Tüm bunlar üzerine sizin fikriniz nedir bilmiyorum ama benim bir dileğim var, 90'lar Pop’un duygusu ve enerjisi geri gelsin. Yoksa ömür boyu dişiliğini ön plana çıkaran hatun sesler, dayısı olduğu için televizyon ve magazinde boy gösterenlerle muhatap olacağız. Sevgiler