Akşamüstü, güneş yavaş yavaş varlığını rakibi olan aya bırakmak için dakikalar saymaya başlamış. Havanın verdiği serinlik ile içim daha bir hoş, gözlerim daha anlamlı bakıyor. Kendi eksenimde dönen dünyaya inat çevremi inceliyorum.
Yaz en çok bitkilere yakışıyor ve en güzel bitkiler hakkı ile yaşatıyor bu mevsimi. Yaza gösterdiği sevginin karşılığında daha çok yeşeriyor ve rengarenk çiçekler açarak veriyor hediyesini.
Bir ağaç çarpıyor gözüme, uzunca bir süre gözlerimi alamıyorum bu güzellikten. Sonra annem ile yaşadığım bir olay canlanıyor gözümde.
-Evde çiçek beslemeyi çok severdi. Bir gün beraber çiçekleri sulamayı teklif etti bana ve teker teker anlattı her çiçeğin onun için önemini. Yapraklarını incitmeden suladık. Bir çocuğu sever gibi okşadık ve bana “çiçeğe çok ilgi gösterirsen hasta olur çiçek” dedi. Ne demek istediğini anlayacak bir yaşta değildim. Güldük birbirimize ve çiçekleri aldığımız gibi yerlerine koyduk.
Annem öldükten sonra tüm çiçekler aynı hızla solmaya başladı. Ne kadar ilgi gösterirsem göstereyim, onu gerçek sevenin elinde canlanmıyormuş çiçek.
İnsan büyüdüğü zaman anlıyormuş bazı cümlelerin ne anlatmak istediğini. Yaşım ilerlerken değil de yaşarken büyüdüğümü öğrendim ben ve insan yaşı ile değil yaşadıkları ile büyüyor zaten…
Gözüme çarpan ağaçtan en ağır çekim ile bir yaprak düşüyor yere doğru, sonra düşen yaprağın sesini duyar gibiyim.
“keşke” diyor ve devam ediyor “keşke daha sıkı sarılsaydım ağaca…”
Sanki yaprak için o an duruyor hayat, yere çarptığında çektiği acıyı onun kadar derinden hissediyorum. Yaprağın yere çarparken çıkardığı çığlığın karşılığında ağaç yapraklarını silkelemeye başlıyor. Sanırım o da yaprağın gidişinden onun kadar üzgün. Aynı “keşke” ondan da yankılanıyor “keşke hiç bırakmasaydım yaprağı” diye.
Hayal ile gerçekliğin birbirlerine çığlık attığı bir yerdeyim. Hayatımın her anına ünlem koymaya hazır vaziyette günlerimi geçiriyorum, hatta günlerimi dayanak noktaları ile sağlamlaştırıyorum. Aslında gördüğüm ağaçtan farkım yok. Hayata çok ilgi gösterdiğim bir çiçekmiş gibi baktığım için bu yüzden bugünlerde keşke dediklerim yarışır vaziyette. Hangi “keşke” kazanır bilmiyorum ama ben yine “keşke”ler sayesinde büyüyorum, büyüyorum.
Hayattan tek isteğim var yaşayabileceğim kadar umut bıraksın bana
“Yarın” benim için hediye paketi içindeki bir sürprizmiş gibi gelir ve her yarının içinde ne olduğunu bilmeden ayrı heyecanla açmaya çalışırım o paketi, şimdi ben o ağacın hüznünü unutup “yarın sürpriz paketi” için bekliyorum.
Belki yaşayacağım kadar umut yarınki pakettedir...
Ne dersin?