Bu hafta konuğumuz başarılı dizilerin senaristi Zeynep GÜR.
ST: Nasılsınız? Dizilere hayat veren senaryo serüveniniz nasıl başladı?
ZG: Merhaba, iyiyim. Ben aslında iç mimarı okudum ve bir süre bu mesleği de yaptım. Ancak zamanla yapmak istediğim şeyin bu olmadığına karar verdim. Bence gençken insan ne istediğini pek bilmiyor. Benim kendimi bulmam ve ne istediğimi bilmem otuzlu yaşlarımda oldu. Oldum olası çok okuyan, edebiyata meraklı biriydim zaten. Bir kitap yazmıştım ve onu bastırmaya çalışırken, yolum bir arkadaşım vasıtasıyla Melis Civelek ile kesişti. Melis hanım, hem bana bir öğretmen, hem de mentor oldu. O gün, bu gündür de birlikte çalışıyoruz.
ST: Reyting savaşlarında yerini koruyan ve izleyicinin yakından takip ettiği Yasak Elma dizisinin de senaristisiniz. Öncelikle başarınızdan dolayı tebrik ediyorum sizi ve ekibinizi okurlarımıza yasak elmadan bahsedermisiniz bize?
ZG: Yasak Elma oldukça eğlenceli, izlerken hem güldüren, hem heyecanlandıran hem de merak uyandıran bir dizi. Bunların hepsini bir arada tutmak zor olsa da, ekip olarak işimizi çok severek yaptığımız ve sahip çıktığımız için verdiğimiz emekler başarı olarak bize dönüyor diye düşünüyorum.
ST: Her isteyen senaryo yazabilir mi? Senarist olmanın artıları ve zorlukları nelerdir?

ZG: Her isteyen senaryo yazamaz. Bunun için içinizde bir üretkenliğin ve yeteneğin olması lazım. Zorlayarak olacak bir şey değil maalesef. Ben mesleğimi çok severek yapıyorum. Yazdığınız bir şeyin ekranda hayat bulması, başarılı olup izlenmesi, kazanılan paradan çok daha önemli benim için. Ama her meslekte olduğu gibi bizim işimizin de zorlukları var. Bir haftada bir bölüm çıkarmak zorundasınız ve dizi süreleri çok uzun. Hem uzun yazmalı, hem de izlenilir olmayı başarmalı ve tempoyu düşürmemek gerek. Stresli yanları olmakla birlikte. Hep bir adrenalin olduğu için ben halimden memnunum. Tek düze bir işi asla yapamazdım.
ST: Telenovela ''Pembe dizi'' lerin en başarılı senaristlerinden birisiniz. Telenovela nın tanımını sizden öğrenmek isteriz?
ZG: Telenova aslında televizyon romanı demek ama biz ülkemizde bu tip dizilere eskiden Brezilya dizisi denirdi ve çok popülerlerdi. Entrikanın, zenginliğin, mutlak kötülerin olduğu dizilerdir. İzlenmesi ve takibi kolaydır. Görsellik ön plandadır.
ST: Biraz kendinizden bahsedermisiniz yazarken ilham perilerinizin size eşlik etmesi için neler yapıyorsunuz?
ZG: Ben biraz iş kolik bir kadınım. Çalışmayı, üretmeyi çok seviyorum. Çalışmadığım günlerde, oğullarımla ve arkadaşlarımla vakit geçiririm. İnsan hikayelerini dinlemeyi çok severim. Gerçek hikayeler beni çok etkiler. Yazarken de bana anlatılanlardan, yaşadıklarımdan, gördüklerimden hep feyz alırım.
ST: Hayattan aldığınız en büyük ders nedir?
ZG: .Başıma ne gelirse gelsin bunun bana bir şey anlatmak için olduğuna inanıyorum. Kötü bir şey bile olsa, o sonunda benim iyiliğim için başıma geldiğini biliyorum. Hayata gelme amacımız deneyimlemek ve ruhumuzun olgunlaşması için. Kötü hadiseler olmasa nasıl büyüyebiliriz? Olan her şeyin bir nedeni var. Bunu kabullenmek gerekiyor. Evet, başıma bu geldi ama onun gelme nedeni beni bir yerden bir yere taşımak içindi diye düşünüyorum. Bunu çok kez de deneyimledim. Hayattan aldığım en büyük ders, olanı geldiği gibi kabullenmeyi öğrenebilmek.
ST: Kendinizde en sevdiğiniz ve geliştirmek istediğiniz başlıca iki özelliğiniz nedir?
ZG: Çok pozitifimdir. Bu yönümü seviyorum, beni mücadeleci yapıyor. Oturup hayıflanmak yerine çözüm üretirim. Geliştirmek istediğim yanıma gelince, biraz inatçıyım galiba :) Bir Arnavut kızı olduğum için genlerimde olan bir şey bu. Bunu kırmam gerekiyor sanırsam.
ST: Hedeflerinizde neler var?
ZG: Hedefim hep çalışmak ve her zaman başarılı olabilmek. Bunu sürekli kılmanın zor olduğunun bilincindeyim ama bunun için elimden geleni yapıyorum. Uzun metraj film yapmak ve farklı kitlelere de hitap edebilmek istiyorum.
ST: Yurt dışı dizi ve filmleri ile bizim dizi ve filmlerimizi kıyasladığınız da başarı oranını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ZG: Bence Türk dizileri çok başarılı. Herkesin aksine ben yabancı dizilere çok bayılmıyorum. Evet, aralarında beğendiğim ve sevdiklerim var ama ülkemizde de çok başarılı projeler yapılıyor.
ST: Yazdığınız dizileri izlerken neler hissediyorsunuz?
ZG: Bu sene Yasak Elma’nın dördüncü sezonu ve inanın her bölümü sanki ilk bölümmüş gibi heyecanla izliyorum. İzlerken totem yaparım, genelde sadece evimde, çocuklarım ve dostlarımla izlerim. Eleştirileri dikkate alırım, izleyicinin yorumları, neyi sevip sevmediklerini takip ederim. İzlerken de eleştirel yaklaşırım, bir hata görürsem, beğenmediğim bir yer olursa onu düzeltmek isterim.
ST: Kendi diziniz dışında bu sezonda en başarılı bulduğunuz dizi ve fimler hangileri?
ZG: Fazla zamanım olmadığı ve hep yazdığım için pek fazla televizyon izleyemiyorum. Ama her yeni çıkan dizinin illa ki ilk bölümünü izlerim. Diğer işleri bilmek, kendini geliştirmek açısından bunun çok faydası olacağını düşünüyorum. Bu sezon yeni giren diziler arasında en beğendiğim Masumlar Apartmanı oldu.
ST: Son olarak magazinmatik.com okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
ZG: Bence inandıkları doğrultuda ilerlemeye devam etsinler ve kimsenin onları yollarından çevirmesine izin vermesinler. Kolay pes etmesinler. Yağmur sonrası gökkuşağının çıkması gibi, güzel şeyler de büyük zorlukların ardından gelir. Hayatta her şeyin geçici olduğunu unutmasınlar ve tabi ki bol bol hayal kursunlar.
Milli boks antrenörü oyuncu
Serkan TATAR