Bu hafta konuğumuz Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünden mezun başarılı oyuncu Durul Bazan.
Kendisi ile sinema dizi yaşanmışlıkları duyguları beklentileri amaçları üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
ST: Nasılsınız? Çok önemli isimler ile çalışma imkanı bulmuş birbirinden farklı karakterlere hayat vermiş bir oyuncusunuz öncelikle tebrik ediyorum sizi ve sormak istiyorum mesleğe nasıl başladınız?
DB: Her şey olacağına varır derler ya sen ne yaparsan yap olacağı değiştiremezsin aslında biraz öyle oldu şans eseri. O zaman sene 1992 konservatuvar, tiyatro aklımda yok , İktisat okuyorum, yazları da babamın muhasebe bürosu var okuduğum Üniversite’nin pratiği olsun diye babamın yanında çalışıyorum. Bir gün o kadar sıkıldım, babamdan izin istedim, erken çıkmak istiyorum diye babam da izin verdi çocukluk arkadaşım, liseden arkadaşım Serkan diye arkadaşımın yanına gittim. Eve girdiğimde Serkan tuhaf tuhaf camdan dışarı bağırıyordu” Ey tabiat benim tanrıçam sensin ben yalnız senin kanunlarının kulu, kölesiyim diye.”Dedim ki: Uvuuu Serkan kafayı yedi. Sonra sorunca anlattı bana. Ben dedi konservatuvara hazırlanıyorum. Pazartesi günü sınav var bu parçaları çalışmam gerek diye. O ana kadar gerçekten aklımda hiç öyle bir fikir yoktu yani çalışayım, konservatuvara gireyim, tiyatro oyuncusu olayım. Zaten utangaç bir adamdım hani böyle bir şey yapabileceğimi de düşünmüyordum da o an ne olduysa bende yaparım ya falan deyip evden çıkıp Bakırköy’de o zamanlar Beyaz adam diye bir kitapçı vardı. Kitapçıya gidip Serkan’ın çalıştığı eserleri satın aldım. Sonra da Eve gidip baştan aşağı iki eseri de okudum. Serkan’ın çalıştığı parçaları ayırdım, onları ezberledim. Sonra yine şans eseri tanıdığım sevgili Süeda Çil ki o zamanlar konservatuvar’da okuyordu, ona ulaşıp beni çalıştırmasını rica ettim ve hiç ikiletmeden olur dedi . Ben Cuma, Cumartesi gecesi o iki parçayı ezberleyip, Pazar günü Süeda’yla bütün gün o parçaları çalıştım ki o akşam Süeda’nın söylemesi ile farkettim bir de şiir çalışmam gerekiyormuş. Ama şiirim yoktu onu da dedi kendin çalış. Düşündüm, taşındım, hangi şiir, hangi şair falan filan derken o zaman tek kanal tabii TRT var. TRT’de hafta sonları bir Talk Show var. Şans eseri yine o gün ki Talk show’un konuğu da Müşfik Kenter. Aklımdan geçirdim dedim ki, şarkıcıları talk showlara davet ettiklerinde şarkı söyletiyorlar e Müşfik Kenter’e de şarkı söyletmeyeceklerine göre illa ki bir şiir okutacaklar, bari kaydedeyim onun okuduğu şiirin aynını ben de sınavda okuyayım diye. Sınav da ertesi gün yani Pazartesi günü. Gerçekten de o gün sevgili hocam Müşfik Kenter Orhan Veli’nin “Kitabı Sengi Mezar” isimli şiirini okudu ve ben o şiiri, o gece yaklaşık 50,60 defa baştan sona dinleyerek bütün tonlarıyla ezberledim. Ertesi gün sınava girip, sınavı kazandım. Sonra sınavın 2. etabında Çarşamba günü tekrar bir sınav olduğunu ve mecburi parça vereceklerini öğrendim. Çarşamba günü de mecburi parçayı tekrar çalışıp sınava girdim ve ondan sonra macera başladı. Artık Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü öğrencisiydim tabii bunu aileme söylemediğim için 2. bir zorlu sınavda bunu aileye izah etmekti. Annemle babamın yanına gittim dedim ki “ben konservatuvar Sınavı’na girdim ve kazandım” Babam dedi ki kendini mi denedin? Yooo dedim kazandım. Sonra da gidip kaydımı yaptırdım, o akşam babam beni evden kovdu, ben o akşam evden ayrıldım, ondan sonra bir daha hiç eve dönmedim. Konservatuvarı bitirdikten sonra bile. Meslek böyle başladı, biraz şans biraz yetenekle.
ST: Yeni projeleriniz var mı? 2020 hedefleriniz neler?
DB: Evet herkesin olduğu gibi benim de 2020 ile ilgili planlarım, hayallerim vardı ama maalesef 2020 Dünya’ya çok uğurlu gelmedi. Bir sürü felaket yaşandı, gerek ülkemizde, gerek Dünya’da. Şu son zamanlarda da bu Korona virüs belası yüzünden bütün Dünya durduğu için, hayalleri bir süre askıya almak zorunda kaldık. Ama 2021’den beklentilerim var elbet hele şu yılı bir atlatalım, 2021’de tekrar konuşuruz.
ST: Teklifleri değerlendirirken nasıl bir yol izliyorsunuz?
DB: Teklifleri değerlendirirken ilk baktığım şey senaryo zaten teklifler de gelirken ilk önce senaryo yollanır. Okuruz, bakarız, herkesin yaptığı gibi. Senaryoyu beğenirsem bana teklif edilen rolün üzerine yoğunlaştım, rolü beğenirsem tekrar döner yönetmenle konuşmak isterim, beni o rolün içinde nasıl görmek istediğini öğrenirim. Eğer orada da okeysek şirketle konuşurum, ondan sonrasında menajerime bırakırım, sıralama budur ama oynayacağım rolü beğenirsem ve bunu yapacak kişinin aklında bunun nasıl duracağı, nasıl sahneleyeceği yada nasıl çekeceği ile ilgili ikna olursam gerisini pek düşünmem.
ST: Dünyada da ve ülkemizde en beğendiğiniz Aktör ve Aktrisler kimler?
DB: Aslında o kadar çok iyi oyuncu var ki şimdi bir tanesini söylesem öbürüne ayıp olucak, o yüzden ayırım yapmamak için bende beylik bir cevap veriyim. Mesela Dünya’da Marlon Brando’ya bayılırım, Al Paçino’ya hastayım, Robert De Niro’ya biterim. Bunlar Dünya sinemasının çok önemli oyuncularıdır. Bunlara bitmeyen yoktur zaten öyle düşünüyorum. Türkiye’ye gelince de bana bütün bu imkanları sağlayan beni bu günlere getiren, beni bi odun parçasından bugün olduğum adama çeviren sevgili hocam Müşfik Kenter’i en başa koymak isterim. Benim için çok önemli bir insandır, beni değiştiren, beni geliştiren, beni eğiten, bana emek harcayan çok önemli bir insandır. Onu başa koymak isterim ve kendisiyle aynı sahneyi paylaştığım için kendimi dünyanın en şanslı oyuncularından biri olarak addediyorum. Ardından Bütün çocukluğum da taklidini yaptığım Şener Abi gelir, Şener Şen. Bunla ilgili bir anımı anlatmak isterim. Kendi koyduğumuz bir oyunu sergilediğimiz bir zaman sevgili Şener abi’yi de davet etmiştik, kırmayıp geldi. Ve oyun boyu onun kahkahalarını dinledim, muazzam bir zevkti gerçekten. Bir oyuncu için herhalde eşi, benzeri olmayan bir tattır bu. Sonrasında kulise çekildim, oyun bitti. Kuliste oyalanmayı severim ben , herkes dağıldıktan sonra çıkmayı. Oyalandım 5, 10 dakika sonra kulisin kapısını açtığımda karşımda Şener Abi’yi gördüm , beni beklemiş, bana şöyle bir şey söyledi: Bizi her oyuna davet ederler dedi, bizde gitmek mecburiyetinde kalırız, bazen oyunlardan o kadar sıkılırız ki, bir de bizi en öne oturttukları için kalkıp gidemeyiz de ayıp olur diye sizin oyun bitmesin diye o kadar çok istedim ki, son zamanlarda seyrettiğim en güzel oyundu. Ağzınıza sağlık dedi. Bu aldığım en büyük iltifatlardan biriydi benim için. Ondan başka da oyuncu söylemek istemem şimdi dedim ya o kadar çok yetenekli, o kadar çok iyi oyuncu var ki, birini söylesem birine ayıp. O yüzden gene burada kesiyim müsaadenizle.
ST: Hayalinizde oynamak istediğiniz bir rol var mı?
DB: Oynamak istediğim rol elbette var olmaz olur mu
İyi yazılmış bütün senaryolardaki iyi rolleri oynamak isterim oyuncu dediğin canlı aç bir canlıdır, özellikle mesleki durumuyla ilgili önüne ne gelirse oynamak ister iyi olan. Bende o şekilde önüme iyi olan ne gelirse gelsin, oynamak isterim. Bunun bir ucu bucağı sonu yoktur yani şunu da oynadım bitti gibi bir duygum yok. Bilmiyorum hiç bir oyuncunun da böyle bir duygusu olduğunu düşünmüyorum oyunculuk mesleği bastırılamayan bir açlık gibidir. Gördüğünüz bütün filmlerdeki bütün güzel rolleri oynamak istersiniz, o yüzden bende şu anda şunu oynamak istiyorum, bunu oynamak istiyorum diye ayırmak istemiyorum. Önüme gelen bütün iyi senaryolardaki bütün iyi rolleri oynamak istiyorum.
ST: Son dönemde tv de sinemada izlediğiniz beğendiğiniz film ve diziler hangileri?
DB: Son dönem sinema trendlerini çok beğendiğim söylenemez çünkü taytlı adamların, pazılarını geliştirip, pelerin takıp, o damdan o dama uçuştuğu tuhaf filmler çekilmeye başlandı. İçlerinde insani duyguların çok az olduğunu düşünüyorum ama buna rağmen aradan sıyrılan çok iyi filmlerde yok değil mesela 2020 Oscar verilen 2 film vardı, İkisini de yakın zamanda seyrettim tavsiye ederim, müthiş 2 film. Biri Jojo Rabbit, bir tanesi de Parazit. Bu iki film o söylediğim akımın arasından sıyrılan içinde duygu ve iyi oyunculuklar barındıran Harika 2 film. Mutlaka seyredilmesi gerektiğini düşünüyorum.
ST: Sizi ne ağlatır ve nelere gülersiniz diye sorsam?
DB: Hayatta beni en çok güldüren şey de insan, en çok ağlatan şey de insan. Sadece insan.
ST: Hayattan her birimiz yaşadıklarımız ve yaşattıklarımızla çeşitli dersler alıyoruz muhakkak peki sizin aldığınız en büyük ders nedir?
DB: Her şeye rağmen yaşamak çok güzel. Hayattan aldığım en büyük ders bu. Son ana kadar yaşamak, keyfini çıkartmak.
ST: Son olarak kadınım.com okurlarına öneri ve temennileriniz neler olur?
DB: Magazinmatik.com okurlarına tavsiyem şu içinde bulunduğumuz günler geçene kadar lütfen mecbur kalmadıkça evlerinizden çıkmayın. Evinizde kalın, güvende kalın, sağlıkla kalın. Tekrar sağlıklı günlerde sokaklarda cıvıl cıvıl oynayabileceğiniz günlerde görüşebilmek ümidiyle. Hepinizi çok seviyorum. Lütfen evde kalın, güvende kalın. Hayat eve sığar.
Milli Antrenör Boksör Oyuncu
Serkan TATAR